Sadelik Mimarisinin Kendi Evi: Hasol Evi
Doğan Hasol’un kendi mimarisini ve estetiğini sade bir biçimde yansıttığı Hasol evi karşımıza mimarinin çevreyle bağlantı koşuluyla k çıkmaktadır. “Mimarlar Dünyada İz Bırakmalı” sözü kendi evinde bütünlediği bu durumun mimarisindeki sadeliğe vurgu yaptırdığı bu ev 1930’lu yıllarda inşaa edilmiştir.
Yapının seviyesi kot bakımından ne kadar düzlük ve deniz kıyısından çok fazla yukarıda olmamasına rağmen iç yaşam alanları kendi içinde gayet düzenli bir şekilde tasarlanmıştır. Alt kısım mutfak, giriş katı oturma odası, üst kat kotu ise yatak odası olarak işlev verilmiştir.
Sadelik kelimesi yapının yalnızca içinde bulunmayıp kendi işlev ve doğal statüsünde bulunduğunu her zaman dile getiren Hasol, aslında kendi evini tasarlamanın kendisiyle bir çekişme ve bir zorluk olduğunu da hatırlatır. Kendi kendinin müşterisi olmak ve projeye bağlı kalmama konusunda her zaman bir tık fazla düşünen Doğan Hasol ; evin yer aldığı noktanın İstanbul Boğazı girişinde Beyoğlu silueti ile Rumeli Kıyısındaki son dönem Osmanlı Sarayları karşısında çok güzel ve manzaralı bir yer de oluşu Sadelik kavramına itmiş, aslında buradaki tasarım amacı çevreyle bir bütün oluşturmaktı. çevredeki bir çok gösteriş ve yapı mekanizmasıyla yarışmak yerine daha sakin, sade, sessiz bir yapı oluşturmak temel amacıydı. Bunca gösterişli manzaraya meydan okumaktan çok bu yapı sirkülasyonuyla aslında oradaki mimariye saygı duyup sahip çıkması gerektiğinin bir kez daha üzerine basmıştır. kendisi yine Hasol eviyle buradaki yapıların arasına sokuşturulmuş bir tat bırakmaktadır. “Sade” kavramıyla yarışmak burada cesaret olanağının artması ve günümüz mimarisinin artık farklı anlam kazanması, sadece ve sadece gösteriş ile yarışılmaması gerektiğinin de bir göstergesidir.
Ana mimariden çok estetik ve hangi amaç doğrultusunda yaptığını düşünürsek Doğan Hasol bizlere bu yapı hakkındaki ipuçlarını sadelik kavramı altında sıkça vermektedir.
Kısaca özetlemek istersek; mimarın bir tasarım amacı gütmeden kendi evini yapması elbette ki kendisi için bir şanstır fakat mimarın bu evi yaparken kendisi için yapması kendi anlayışını yansıtması ve kendinden birazda bir şey katabilmesi asıl bize anlattıklarıdır. mimarın kendini bu yapının içinde bulması her farklı bir tasarımda kendinden bir şeyler katabilmesiyle başlamaktadır.